Kadın Müzesi

Almanya’da sadece kadınların kabul edildiği site devletleri hızla artıyor. Türkiye’de yalnız yaşayan kadınların sayısı batıyla kıyaslandığında çok çok az. Ya kocası vefat edince ya çocuklar evlenince ki o zaman dahi çocuklar yanlarına alabiliyorlar annelerini, beraber yaşamak amacıyla.. Tabi ilerleyen yıllarda hiç evlenmemeyi seçen ya da boşanan kadınların sayısı arttıkça orta yaşı geçmiş yalnız kadın sayısı da artacak.

O zaman da Fraven Woonen Evleri (kadınlar ikamet ediyor), Almanya’da sadece kadınların kabul edildiği bir inşaat ve sosyal hayat projesindeki sistem uygulanmaya başlayabilir Türkiye’de de..

Berlin ve Münih’te uygulanan bu sisteme göre belirlenen bölgeden ev alan kadınlar hem kendilerinin kalabilecekleri daireye sahip oluyorlar hem de kapıdan dışarı çıktıkları an, sosyal hayatın içine giriyorlar. Yani bir toplu konut projesinden ziyade özerk ve kendi kendini yöneten projeler, bir kere katılan ömür boyu ikamet hakkı kazanıyor. Erkeklere yasak değil, eşi ve çocuğuyla gelen de var ama tapunun kadınların üzerine olması tek kural. 2011’de en yakın tarihlisi hizmete girecek.

Neden erkeklere değil de kadınlara özel, kadınlar erkeklerden daha az kazanıyor, onlara özel projeleri kollamak, geliştirmek gerekiyor, çok hesaplı, ekonomik, aynı metrekarede olan evlere nazaran %50 daha ucuz, terasları ve yeşil alanları ile kısmen ekolojik bir ortam sunuyor kadınlara.. İzole bir hayat yaşamak istemeyen kadınların tercihi.. 

Başkent Berlin’de yalnız yaşayan kadın sayısı tahmini 600 bin..
Baktığınızda kadına yönelik son derece fonksiyonel ve hayatı kolaylaştırılan projeler devreye sokuluyor Almanya’da..

Kadın Müzesi
Kadın tarihini unutturmamak, belgelemek ve gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla kurulan kadın müzeleri ise, kadına ve kadınların eserlerine dair birçok şeyi barındırıyor. 

Kadın müzelerinin gelişimi 1950'li yıllarda başlıyor. İlk kadın müzesi, Avustralya'da açılıyor. Ardından sırasıyla Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Almanya'da..

Zamanla kadın tarihini kadın bakış açısıyla tanımlamak, kadınların kendilerini, kendi anladıkları şekilde ifade etmeleri gibi konularla zenginleşerek, etnolojik, arkeolojik, tarihsel, politik içerikli kadın müzeleri de kurulduğunu görüyoruz.

1981 yılında Bonn’da kuruluyor ilk kadın müzesi, Marianne Pitzen ve bir grup arkadaşı tarafından.. Daha önce bir süpermarketin bulunduğu yerde yapılıyor bu ilk kadın müzesi ve kadınların kültür tarihi ile kadın sanatçıların güncel eserlerini biraraya getiriyor. 

Müzikten edebiyata, seramikten sinemaya, heykele, resime, fotoğrafa kadar sanatın her dalında yer alan kadınların sergileri, etkinlikleri, zengin bir arşiv bölümü, ödül kazanan kadın sanatçıların eserlerinin sergilenmesi, mesleki eğitimler, hediyelik eşya satış mağazası, mini cafeler, kadın yazarlara ait kitapların bulunduğu bir kütüphane, çocuklara yönelik atölyeler ve haftasonu kursları ve etkinliklerini içeren geniş kapsamlı bir mekan..

2008’de ise İran gibi kadınların çok zorlu şartlar altında yaşadıkları bir ülkeye yine Almanya’daki kadınların desteği ve danışmanlığında Tahran Kadın Müzesi kazandırılıyor. Sergilerinin kapsamı da Doğu İranlı kadınların yaptıkları müziği sergilemek.. İran’daki kadınların müzik yapması ne ilginçtir ki yasaktır.

Dünyanın diğer bir ucunda merkezi San Francisco’da bulunan Uluslararası Kadın Müzesi, 2008 Mart-Aralık döneminde Masum Momaya küratörlüğünde “Kadın, Güç ve Politikalar” konulu küresel bir online sergi açılıyor, Türkiye’den de İmren Tüzün adlı sanatçımız katılıyor. Kısacası kadın müzesi kavramı dünyada gittikçe gelişmekte ve kadın dayanışmasına son derece önemli katkılar sağlayan çalışmalara imza atılıyor. Hatta Afrika’da bile...

Senegal’in başkenti Dakar’da bulunan Goree Adası’nda da Afrika Görsel İşitsel İletişim Birliği, kadın haklarını koruması açısından dünya kültüründe önemli bir yeri olan Henriette Bathily’nin adına bir Kadın Müzesi kuruyor. Afrika’da bu müze ilk ve tek.. 1777’de inşa edilmiş olan bina yeniden düzenleniyor ve müze olarak açılışını 17 Haziran 1994’te yapıyor.

Türkiye’ye baktığımız da ise; geçtiğimiz günlerde ki çok yeni 5 Şubat günü, İstanbul Kültür Sanat Vakfı bünyesinde açılması planlanan Türkiye’nin ilk kadın müzesi olarak lanse edilen “Leyla Gencer Müzesi”ne ilişkin çalışmalar sürüyor. Dünyada sayısı 40’ı geçmeyen ender kadın müzelerinden biri olacak müzenin Mayıs ayında, yani bir iki ay içersinde açılacağını biliyoruz.

Müzede Gencer'in Milano'daki evinden getirilecek özel eşyalar sergilenecek, piyanosu eşliğinde dinletiler düzenlenecek. Sosyolog Meral Akkent’in bu anlamda önemli araştırmaları ve çalışmaları sözkonusu..

Müzelerin uygarlıklara ışık tutan nesnelerin insanlara ulaşması açısından en önemli köprülerden biri olduğunu düşünürsek, İzmir’in bu alandaki kültürel mirasını doğru ve etkili bir şekilde anlatabilmek adına İzmir’de de bir kadın müzesinin oluşturulması ve kurulması anlamında girişimlerde bulunmakta fayda var.

Kadınların kendi tarihlerinin sergilenmesi, kadın tarihinin başkaları tarafından yanlış yazılmasının önlenmesinde önemli payı olacak kadın müzelerinin, her ilimizde açılmasının özendirilmesi gerekir.

Kendi bünyesinde hemen her daldan birçok başarılı kadın sanatçısı olan İzmir’de de kadın müzesi kurularak kadın sanatçıların çalışmalarının tek bir çatı altında sergilenmesi, bu yönde yapılacak atölye ve eğitim çalışmaları ile kadınlara destek olunması ve etkinliklerle ön plana çıkarılması, kentte özellikle son zamanlarda hızla gelişme gösteren müzecilik çalışmalarına da farklı bir boyut getirecektir. Ve bu anlamda yetişmekte olan yeni kadın sanatçılar için de teşvik edici olacaktır.

Aylin ONART
05 Mart 2010

 

^ Sayfa Başına Dön