EFSANE HOCA PROF. DR. MUHAN SOYSAL



EFSANE HOCA PROF. DR. MUHAN SOYSAL
(Spotify Podcast'te sesimden dinlemek için başlığı tıklayabilirsiniz.)

Son yıllarda eğitim sisteminde yaşanan irtifa kaybı ve üzerine bir de sağlıklı bir şekilde yürütülemeyen pandemi dönemi uzaktan eğitim süreci eklenince yeni nesillerin iyi bir eğitim almayı da bir yana bırakalım, sadece eğitim alabilmelerini de zora soktu. Umarım bu eğitim öğretim döneminde aşılamanın da etkisiyle vaka sayıları yüz yüze eğitimin başlayacağı seviyelere inmiş olur. Ve bir eğitim dönemi daha kaybedilmez. Akademik kadrolardan, üniversitelere, yönetimlerine kadar sürecin hemen her kademesinin sorgulandığı bu dönemde, hem doğum hem de vefat tarihleri Temmuz ve Ağustos’a yaz aylarına denk gelen ODTÜ İşletme Bölümü’nün efsane hocası Prof. Dr. Muhan Soysal’ı anmadan geçmek olmazdı. Haşim Akman ve Melike Babaoğlu’nun kaleme aldığı meşhur “O, Muhan Soysal’dı” adlı kitabından alıntılarla Muhan Hoca’yı anmak ve “Bir hoca nasıl olmalı?” sorusuna da ziyadesiyle yanıt veren anılarından paylaşımlara yer vermek istedim. Kitaptan derlediğim bölümleri aynen aktarıyorum:
Muhan Hoca, öğrencilerini istediği kıvama getirmek için zaman zaman rolünü abartmaktan çekinmezdi. Öğrencilerse, öğrenmek adına sağladıkları maksimum fayda açısından mutlu olurdu. Mesleğine aşkla bağlı biri, o alandaki görevlerini yerine getirirken, “Terzi kendi söküğünü dikemez” sözünü haklı çıkartırcasına en yakınındakileri, kendi çocuklarını ihmal edebilir mi? O genellikle öğrencilerini hep hayata hazırlamak isterdi. Evet konuşma tarzı, hitabet şekli farklıydı, önerdiği şeyler farklıydı. Bir şey soran öğrencilerinin önüne tonlarca kitap getirirdi: "İşte kitaplar bunlar. Bunlardan okur, öğrenirsin" derdi.



Muhan Soysal özgürce sorgulamayı, hayatın gerçeklerini ve öğrenciyi aktif hale getiren bir insandır ve kendince yöntemleri, öğrencilerin iş hayatlarında zorlanmamasını sağlamıştır.

Ve kafalarda kalan İşletme dersinde yazılı tango bilgisi verip sınav yapan; sonra uygulamalı (danslı) sınava sokan; böylece “Hocanın anlattığını ezberleyip sınavda tekrarlamanın gerçek hayatta işe yaramadığını” gösteren bir hocaydı.
Muhan Hoca çoğu öğrencisi için en çok şey öğrendikleri hocaydı. Öğrenilenler o anda işlenmekte olan konuyla sınırlı kalmazdı, her an her konuda bir şeyler öğrenilebilirdi. Bir örgüt veya strateji dersinde bir bakmışsınız, finans konularından bahsediliyor, hemen ardından son teknolojik gelişmelerin şirketler üzerindeki etkilerine geçilmiş ve son olarak da iyi şarap seçmenin inceliklerini öğreniyorsunuz.

Muhan Hoca korkunun ve katılığın, zaman zaman sahip olduğu gücünün farkındaydı. Bunu uygun zamanlarda kullanmaktan çekinmezdi, özellikle iş yaptırmada, pazarlıkta, ders vermede... Onun derslerinde kesinlikle dalga
geçilemezdi hatta uslu uslu ders dinlemek de çözüm olmayabiliyordu.
Muhan Hoca ileride bir işletmeci için çok önemli olacak “yüksek stres altında düşünebilme” becerilerini geliştirmeleri için öğrencilerine imkan yaratmayı ihmal etmezdi. “Bırakınız benden nefret etsinler, yeter ki benden korksunlar” sözü Muhan Hocaya çok uyardı ama 4 senenin sonunda çoğu öğrenci için en sevilen hocaların arasında yer alırdı. Hem de sevilmek için bol not dağıtmak, kolay sınavlar vermek gibi yollara başvurmazdı. Buna onun derslerinden kalmış veya mezun olabilmek için diploma töreni öncesinde bütünleme almak zorunda kalmış birçok mezunumuz şahitlik yapabilir.

Muhan Hoca toplumumuzda büyük sorun olan zaman yönetimi/teslim tarihlerine uyma konularına çok önem verirdi. Muhan Hocanın dersine kesinlikle geç girilemezdi. Ödevlerin sadece teslim tarihleri değil teslim saati de olurdu. O saatte kapısının altını bantlar ve odasını kilitleyip çıkardı. “Sen uçağa geç binebiliyor musun? Uçak kaçtı, çık dışarı!” derdi.

Muhan Hoca yenilikçiydi, teknolojiden korkmazdı. İkide bir elinde yeni aldığı bir aletle gelir ve bölümle paylaşırdı. Cebinden her an bir elektronik sözlük veya cep bilgisayarı çıkma ihtimali son derece yüksekti. Yaparak öğrenme fikrine inanırdı. İşletmecilik laboratuarları, break-out odaları, tek-yönlü aynalı odalar yaptırır ve kullanırdı. Derslerinde multimedya desteği kullanmayı ihmal etmezdi. Türkiye’deki ilk PC laboratuarlarından birinin Fakültemizde kurulmasını sağladı. Türkiye’deki ilk taşınabilir bilgisayarlardan (valiz boyutunda!) bir tanesinin Bölümümüzde olmasını sağladı.

Muhan Hocadan birkaç alıntı:
- Para kazanılırken değil harcanırken zengin olunur.
- Sınavda ne çıkacak diye soruyorsunuz? Boks maçına çıkarken rakibe nasıl vuracağı mı sorulur?
- Ben kimseyi bırakmam. Siz kesinlikle kendiniz kalırsınız. (Bölümdeki ilk dersimizde)
- Ticaret yaparken kendini, İş yaparken torununu, Devlet yönetirken torununun torununu düşüneceksin.
- Büyük düşünün çocuklar. Azıcık aşım ağrısız başım demek yok. Aşınız çok olacak, başınız kel olacak.
- You need three men in your organization: a dreamer, a businessman and a son of a bitch. 
- Dönem başında birlere fırça çekiyorum, hiç unutmuyorlar. Sonunda da yanaklarından öpüyorum; o zaman karizmatik oluyorum.
- Kıpırdamayın, yoklama alıyorum (klik – fotoğraf çekerek alır yoklamayı)
- Hayalleriniz paranızdan çok olduğu sürece ve paranız hayallerinize yetmiyorsa gençsiniz.
- There is no such thing as a good decision. There is only sound decision.
- Ölçmeden hiçbir şey yapmayın. Ölçtüğünüzde çıkan şeyden de korkmayın.
- There is not only profit, but profit and loss. There is not only reward, but reward and risk.
- Politika nedir? Kıvırtma Sanatı.
- İnsanlara şirin gözükeceğim diye yolundan çıkmak yok.
- İş hayatında senin karşına bu liderlerden daha beterleri çıkacak merak etme. Ciğerini sökecekler, donunu bile alacaklar. İş hayatında çok iç çamaşırsız gezen insan var. 
- Çok yaşayın, torunlarınızı okşayın.
- Kimse benden daha iyi bilemez. Yıllığa yazabilirsin bunu.



Sınav soruları efsaneleşmiş, derslerde yoklama almak yerine öğrencilerin fotoğraflarını çeken, verdiği hayat dersleriyle kolay kolay unutulamayacak olan ODTÜ’nun sıra dışı profesörü Muhan Soysal’ın akıllarda yer eden bir olayı da
birçoğunuzun şehir efsanesi zannettiği öykü: WHAT IS RISK ?

Hoca sınav yapacak ve tahtada tek soru yazılı "What is risk?"
Öğrenciler kağıtlara gömülüp riskin ne olduğunu anlatmaya girişmişler. İçlerinden bir öğrenci kağıdını hemen verip çıkmış. Bomboş kağıdın başında öğrencinin ismi, en altında da "This is risk" yazılıymış. Diğer öğrenciler çeşitli
notlar alırken yalnızca bu öğrenci yüz almış. Derken ikinci sınav zamanı gelmiş ve tahtada yine aynı soru "What is risk?"
Sınıftaki öğrencilerin hepsi "This is risk" yazarak boş kağıtlarını vermişler. Biri hariç hepsi yüz alırken ilk sınavda yüz alan öğrenci sıfır almış. Öğrenci hemen itiraz etmiş;
"İlk sınavda bu cevapla yüz almıştım. Bu sınavda bütün arkadaşlarım aynı cevapla yüz alırken ben niye sıfır alıyorum?" Cevap kısa ama çok anlamlı:
"Aynı koşullar altında aynı riski iki kere alan aptaldır."

Efsane hoca Prof. Dr. Muhan Soysal’dan yine ders niteliğinde bir başka sınav örneği…

Dört üniversite öğrencisi sabah uyanamadıkları için finale geç kalırlar. Okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin patladığını söylerler. Hoca ilk başta inanmaz ama öğrencilerin yalvarmalarına dayanamayarak, onlara üç gün sonra sınav yapacağını söyler. 

Sınav günü hoca dört öğrenciyi de boş bir salonun ayrı köşelerine oturtur. Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes sınavı geçebilir. Hocanın hazırladığı sınavda ön sayfada 10’ar puanlık 4 tane basit soru vardır. Bunları kolayca çözerler. Arka sayfada ise 60 puanlık bir soru vardır: “Hangi lastik patladı..?”
Bundan daha anlamlı ve sonuca etki edecek bir sınav olamazdı herhalde…

ODTÜ İşletme'nin çok bilge, hem en sevilen hem en çekinilen profesörü Muhan Hocanın Strateji Yönetimi dersinin ilk saati öğretim üyelerinin bile katılımıyla geçer ki her senesi ayrı ilginçtir. Yine derslerinden birine dair çok manidar son bir anekdot daha:

Muhan Soysal tepegöze bir Picasso resmi koyar. Herkes bakar bakar ama tarzı zaten kübik olan sürrealist resimde sanatla fazla ilgilenmeyenlerin anlayabileceği çok az şey vardır. Bozuk perspektifli bir oda, sarı uzun saçlı yaratığa
benzeyen bir şey. Etrafında başka yaratıklar, yerde yine bir yaratık ve arkadaki şekli bozuk içi parlak dikdörtgenin içinde başka bir şeyler daha.

5-10 dakika hiçbir şey söylemeden sınıfı izleyen hoca, birazdan Picasso'nun resmini alıp Meninas'in bir resmini koyar. Bu resimde ise sandalyenin üzerinde oturan sarı uzun saçlı bir aristokrat kızının etrafındaki dadıları onun saçını tararken yerde köpeği yatmaktadır. Ve babası arkasından ışık sızan kapıdan kızını izlemektedir. Ancak ikinci resmi görünce, Picasso'nun resmindeki öğelerin ne olduğunu ve bu resmin Meninas'in tablosuna gönderme olarak yapılmış olduğunu fark eder tüm sınıf.



Ve Muhan Soysal hiç unutamayacağımız dersini verir:

“Hayatta hiçbir şey Meninas'ın resmi kadar belirgin ve net değildir. İş hayatı, gerçekleri size Picasso'nun resmindeki gibi şekil değiştirmiş olarak gösterir. Picasso'nun resmine bakıp, Meninas'ın resmini görebilenleriniz başarılı olacak,
diğerleri kübik şekillere bakıp yanlış anlamlar çıkarmaktan gerçekleri hiç göremeyecek."

Bir öğrencisinin ardından söylediği gibi; öğrenci yetiştirmek de bir sanat, üstelik önünüze gelen malzemede seçim yapamıyorsunuz. Ne geldiyse onunla harikalar yaratmaya çalışıyorsunuz. Muhan Hoca büyük bir sanatçıydı, malzemeye
aldırmadan şaheserler yarattı. Onun için de hiç unutulmayacak.

Uzun yıllar kanserle mücadele ettikten sonra 3 Ağustos 2006’da vefat etti. Hastalığından “Bu beni yenemez, boş verin” diye bahsedecek kadar neşeliydi her zaman. Emekli olduktan sonra bile bölüm için uğraşmaya devam eden,
mezunlardan bir nevi vefa borcu diyerek bölüme bağış yapmalarını isteyen Muhan Soysal, arkasında bir bölüm, hatta bir üniversite için anlatmaya doyulamayacak bir efsane bıraktı.
Ruhu şad olsun.

Aylin ONART
Yeniden Merhaba Dergisi
Ağustos 2021

 


(Tüm yazılarımı Spotify, Anchor, Google ve Apple Podcast'le Youtube kanalımdan sesimden dinleyebilirsiniz.) 

                         


^ Sayfa Başına Dön