BİLGİ ÇAĞINDA CEHALET BİR SEÇİMDİR




BİLGİ ÇAĞINDA CEHALET BİR SEÇİMDİR
(Spotify Podcast'te sesimden dinlemek için başlığı tıklayabilirsiniz)

Bilgiye ulaşmanın günden güne daha hızlı ve kolay olduğu günümüzde artık maharet bunca bilgi kirliliğinin arasından doğru bilgiyi çekip çıkarmakta ve anlamlı kılmakta… Tıpkı dijital dönüşüm süreçlerinden geçerken toplanan verilerden anlamlı bir sonuç çıkarma, verileri işleyebilme gibi… Özellikle pandemi sonrası her anlamda çok sarsıcı bir değişimden geçiyoruz. Buna rağmen bilgi sahibi olmanın hor görüldüğü ve bilginin küçümsendiği bir kesimde cehalete övgüler dahi sıralandığını izliyoruz. Cehaletin hakim olduğu iklimi solurken de toplum olarak birbirini kovalayan hakaretamiz yaklaşımlara maruz kaldığımız bir garip dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla tüm bunları yaşayıp gözlemlerken Sokrates’in hikayesi geldi aklıma…

Antik Atina'da, pazar yerinde Sokrates'e çok fena hakaret ederler;

“Sen bir alçaksın, cahilsin ve içkicisin” ve daha birçok söz...

Sokrates başını sallayarak hiçbirine cevap vermez, sadece gülümser.

Zengin bir aristokrat, bu sahneyi izlerken Sokrates’e sorar;

“Böyle hakaretlere nasıl tahammül ediyorsunuz? Kendinizi kötü hissetmiyor musunuz?”

Sokrates yine gülümser ve “Gel benimle” der.

Tanıdığı bu aristokrat onu, eski bir tozlu depoya kadar takip eder.

Sokrates bir meşale yakar ve işe yaramaz, paçavra, delinmiş bir pelerin bulana kadar etrafı aramaya başlar.

Bulduğu pelerini adama verir ve der ki:

“Bunu giyer misin, sana uyar.”

Adam paçavra pelerine bakar biraz da kızarak:

“İyi misin Sokrates? Bu paçavrayı mı giyeceğim”, diyerek geri atar.

Gördün mü, der Sokrates, kirli ve eski pelerini giymeyi elbette reddettin. Aynı şekilde adamın söylediği saçma ve edepsiz sözler de bana dokunmadı.

Anlaşılması gereken o ki;

Birisi sana istemediğin bir şeyi verdiğinde ve sen onu kabul etmediğinde reddedilen hediyenin sahibi kimdir?

Başkalarının hakaretlerine üzülmek ve öfkelenmek, onların attıkları paçavraları giymeyi kabul etmek gibidir.

Kimsenin eskimiş pelerinine ihtiyacımız yok.

Bu yüzden insanların, kime olduğu belli olmayan içlerindeki kızgınlığı, öfkeyi ve hayal kırıklığını üzerinize dökmelerine aldırmayın. Hayatınızı kendiniz sorgulayın.

Tıpkı Sokrates'in dediği gibi;

Sorgulanmamış hayat, yaşanmaya değmez.

En akıllı kişi, neyi bilmediğini bilendir.

Kimseye bir şey öğretemem, sadece onların düşünmesini sağlarım.

Sadece bir iyi vardır; Bilgi.

Sadece bir kötü vardır; Cehalet.

* * * * *

Bilginin hor görülüp küçümsenmesine değinmişken, az kitap okuyan değil okumayan bir toplum olduğumuz için kitap okumanın da bir işe yaramadığı hikayelerini çok duyarız belli çevrelerde… “Okuyorsun da ne oluyor, zira yine okumayan hayatın hemen her kademesinde karşımızda, üstelik cebinde toparla parayla” diye serzenişleri de çok duyarız.

Okudukça aradaki makasın açılması bir yana; “Çok şey bilmek, insanı mutsuz etmez mi?” benzeri sorular da cabası…

Bakın Mark Twain “Kitap okuyorum ama karakterleri ve içeriği sürekli unutuyorum” diyen kişiler için ne güzel özetlemiş

Bir defasında hocama dedim ki: “Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.”

Bana bir meyve uzattı ve dedi ki: “Bunu ağzında çiğneyip ye.”

Yedikten sonra sordu:

“Şimdi sen büyüdün mü?

“Hayır”,  dedim.

Hocam dedi ki: “Büyümedin ama o hurma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu.”

Anladım ki, okuduğum kitap da öyle dağılıyor:

Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor.

Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlâkını güzelleştiriyor. Bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor.

Bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor.

Bir kısmı içindeki sevgi ve merhameti artırıyor.

Bir kısmı özgüvenini artırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor.

Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da...

*****

İletişim duayeni Prof. Dr. Ünsal Oskay, bir özel üniversitede ders verirken öğrencilere kitap önerir. Kitap hacimli olunca, öğrenciler bunalır.

Ünsal Oskay, “Niye kitabı okuyamadınız?” diye sorunca;

 “Çok ağır hocam” der bir öğrenci.

Oskay’ın cevabı “Kitap ağır değil bir tanem, sen hafifsin” olur.

İletişim entelektüeli Ünsal Oskay ayrıca; “Siyasilerin ve medyanın sizlere sunmuş olduğu hayatı beğenmiyorsanız, kendinize Dostoyevski’den, Camus’den, Rousseau’dan oluşan bir hayat kurun” derdi. Oskay’a göre, hangi yaşta olursa olsun mutluluğu arayan kişi öğrenme aşkıyla dolu olmalıydı ve çok okumalıydı.

Belki de aradığımız huzura bizi ulaştıracak temel şeyler Mark Twain’in dediği gibi, iyi ve nitelikli dostlar, aklımızı besleyen kitaplar, ruhumuzun gıdası müzikler ve bizi despotlardan, hırsızlardan, katillerden ayıran vicdan olsa gerek...

 

Aylin Onart
Şubat 2022
Yeniden Merhaba Dergisi

 


(Tüm yazılarımı Spotify, Anchor, Google ve Apple Podcast'le Youtube kanalımdan sesimden dinleyebilirsiniz.) 

                         


 
 




^ Sayfa Başına Dön